Göl

gol.jpg

Padişahın biri bir gün sarayının etrafına kocaman bir göl yaptırır. Gölün içine bütün vahşi deniz yaratıklarını atar ve ülkenin dört bir yanına “Her kim buradan yüzerek karşıya geçerse mirasım ve kızım onundur” diye haberciler salar. Suya atlayan herkes ya geri döner ya da vahşi balıklara yem olur. Derken adamın birinin hiç ardına bakmadan son hızda yüzdüğünü görürler. Padişah nefes nefese kalmış olan adama sorar:

– Söyle bakalım kızımı mı istiyorsun?

Adam hala nefes nefesedir:

– Hayır.

– Tahtımı mı istiyorsun?

– Hayır.

– E söylesene be adam ne istiyorsun benden?

– Beni göle iten o o.ç.’nu bul bana!…

Hayat

hayat.jpg

Ertesi gün sana kavuşamayacağım için, uyuyamadığım geceler var benim. Sen bilir misin ki sevmek nasıl bir şeydir? Senin hiç sevdiğin insanın saçı güneşe meydan okudu mu? Sana hiç birisi beni yalnız bırakma dedi mi? Kötü insan yoktur bu hayatta. İyi niyeti suistimal edile edile kötüleştirilmiş insan vardır…

Kaybetmek koyar zaten adama. Aslında kaybetmekte değil de her seferinde kapattığın köşeden golü yemek koyuyor insana. Sonuçta çölün kendisine aşık olmuş insanlarız biz. Öyle bir çöl ki hem de, serinlemek için bir damla gözyaşına muhtaç bırakmış. Boşuna dememişler zaten, düşme! Düştüğün zaman ilk tekmeyi en yakınından yersin diye…

Aslında denizkızı sevgilin olacak, atacaksın akvaryuma, vereceksin yemini, arada bir suyunu değiştireceksin. Terk edip gidemezde, koyacaksın çayını, hele birde açtın mı Deniz Seki’den suya hapsetti mi, değme keyfine. Ama hayat değişiktir işte. İnsanlar hayatınıza girip çıkacaklar, fakat doğru insanlar daima kalacaktır. Ama yinede vazgeçemeyeceğiniz kul olmasın bu hayatta. Çünkü ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından hiç korkmaz. Onun güveni ağaca değil, kendi kanatlarınadır…