Tamam, o zaman vazgeçiyorum adımdan. Romeo değilim artık sadece Mecnun’um. Basit bir Mecnun. Zaten anlatamam ki ben derdimi öyle. Gözlerine bakıp konuşamam ki ben. Seni ilk gördüğümde ne oldu biliyor musun? Bir portakal kokusu geldi burnuma. Tanışmıyormuşuz gibi ama biliyormuşuz gibi de bir taraftan. Yazın pazarda su satarken ben, sen annenin elini tutuyormuşsun. Elma seçiyormuşsunuz beraber. Ya da ne biliyim resmi bir geçitte bir okul bahçesinde mesela, ben senin arkanda duruyormuşum. Senin pembe tüylü tokana bakıyormuşum. Sen de hemen önümdeymişsin. Oradaymışız. İnsanın bütün geçmişini değiştiren bütün geleceğini bilinmez kılan, söylesene bana kimsin sen?
Sen sensin Romeo olmasan da. Hem Romeo nedir ki? Ne bir eli erkeğin, ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne bir başka parçası… Adın ne önemi var ki? Şu gülün adı olmasa kokmaz mı aynı güzellikte? Vazgeçiyorum o zaman Capulet olmaktan ben. Duy beni ey gece! Mecnun, bundan sonra lastikçi Ömer’in kızı Leyla olarak tanı beni sadece.