Ay Bile

ay-bile

Ay bile Ayça bu gece…

Kavuşma hayali, geceleri insanı ısıtan bir ateş, bir kor gibi…

Kül sarmalıyor kor ateşi,

Sarmalıyor ki geçmesin içi…

Sessiz, ıssız yine bu gece…

Tıpkı gözlerinde kaybolduğum sonsuzluk gibi,

Ucu bucağı görünmüyor…

Rüzgar sert esiyor yine bu gece…

Tanıdık, bildik bir hal gibi, sanki kokun burada gibi…

Anlayacağın, canım burnumda bu gece…

Leyla ile Mecnun

leyla-ile-mecnun

Tamam, o zaman vazgeçiyorum adımdan. Romeo değilim artık sadece Mecnun’um. Basit bir Mecnun. Zaten anlatamam ki ben derdimi öyle. Gözlerine bakıp konuşamam ki ben. Seni ilk gördüğümde ne oldu biliyor musun? Bir portakal kokusu geldi burnuma. Tanışmıyormuşuz gibi ama biliyormuşuz gibi de bir taraftan. Yazın pazarda su satarken ben, sen annenin elini tutuyormuşsun. Elma seçiyormuşsunuz beraber. Ya da ne biliyim resmi bir geçitte bir okul bahçesinde mesela, ben senin arkanda duruyormuşum. Senin pembe tüylü tokana bakıyormuşum. Sen de hemen önümdeymişsin. Oradaymışız. İnsanın bütün geçmişini değiştiren bütün geleceğini bilinmez kılan, söylesene bana kimsin sen?

Sen sensin Romeo olmasan da. Hem Romeo nedir ki? Ne bir eli erkeğin, ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne bir başka parçası… Adın ne önemi var ki? Şu gülün adı olmasa kokmaz mı aynı güzellikte? Vazgeçiyorum o zaman Capulet olmaktan ben. Duy beni ey gece! Mecnun, bundan sonra lastikçi Ömer’in kızı Leyla olarak tanı beni sadece.

Sessiz Sakin

sessiz-sakin.jpg

Bugün yine seni severek uyandım…

Aldım dolaptan kahvaltılıkları, demledim çayımı, tek başıma kahvaltı yaptım. Seninle yürüdüğümüz yollardan yürüdüm, hasretini aldım. Sonra geçtim sahile o deniz kokunu aldım…

Aldım gönlümün payını ve sustum…

Artık sessiz, sakin seviyorum…