Değerini Anladı


Daha önce hiç deniz yolculuğu yapmamış bir köleyle, aynı gemide bir padişah yolculuk yapıyormuş. Köle korkudan tir tir titriyormuş. Yatıştırmak için bütün uğraşılar boşa gitmiş. Padişahın keyfi kaçıp tedirgin olmuş tabii. Herkes çaresiz, bir adam öne atılmış ve “izin verirseniz onu sakinleştireyim” demiş. “Peki” demiş padişah, “ne yaparsan yap, yeter ki sussun şu adam!”

Bağırıp çağıran köleyi suya atmışlar. Birkaç kez batıp çıkmış yüzeye. Panik içinde “Boğuluyorum! İmdat!” diye bağırırken yakalayıp gemiye çıkarmışlar. Güvertenin bir köşesine bırakmışlar. Sessiz ve usulca oturmuş köle. Herkes şaşırmış. Padişah adama neden böyle yaptığını sormuş. Adam: “Gemideki huzur ve güvenin farkında değildi, suya düşünce değerini anladı” demiş…

Neleri Önemsediğindir

neleri-onemsedigindir.jpg
Bir gün New York’ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır böceğini aramaya başlar. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da onunla birlikte cırcır böceğini aramaya başlar. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcırböceği bulurlar. Arkadaşı, Kızılderili’ye: “Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?” diye sorar. Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler.
Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırıma yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek: “Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin” der.

Huzurun Resmi

huzurun-resmi
Bir gün bilge bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan etti. Yarışmaya çok sanatçı katıldı. Günlerce çalıştılar, birbirinden güzel resimler yaptılar. Sonunda, eserlerini saraya teslim ettiler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden gerçekten çok hoşlandı. Ama birinciyi seçmek için karar vermesi gerekiyordu. Resimlerden birisinde, sükünetli bir göl vardı. Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların huzurlu görüntüsünü yansıtıyordu. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslüyordu. Resme kim baktıysa, onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünüyordu. Diğer resimde dağlar vardı. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta öfkeli gökyüzünden yağmur boşalıyor ve şimşek çakıyordu. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyordu. Kısacası, resim hiç de huzur dolu görünmüyordu. Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki bir çatlaktan çıkan minnacık bir çalılık gördü. Çalılığın üzerinde ise anne bir kuşun ördüğü bir kuş yuvası görünüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuş yuvasını kuruyor harika bir huzur ve sükun. Peki ödülü kim kazandı dersiniz? Kral ikinci resmi seçti.

‘Çünkü’ dedi. ‘huzur hiçbir gürültünün sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğinizin sükun bulabilmesidir. Huzurun gerçek anlamı budur’