Bekliyorum

bekliyorum

Gitgide yapacağım tek şeyin ağlamak olduğu günlerin sayısı artıyor artık, koca dev kapılar hüzünlü minik eller tarafından kapatılıyor…

Ne kadar kapı varsa, keyfe meyleden, kapatıyorum…

Ne zaman seni sevmeye kalktıysam, birisi kesti ümitlerimi, kalanlar boğazıma sarıldı, sensiz nefes almak bile zor…

Bu gece her yer ıslak, yağmurdan değil, sensizlikten sırılsıklam…

Her gece yağıyor, her gece bir öncekinden de fazla yağıyor artık, beni boş ver de geceler bile yapamıyor sensiz…

Yakışmıyor senin olmadığın sokaklar bu şehre, rengi eksik, kokusu eksik, muhabbeti eksik…

Gel demem işe yaramıyor, biliyorum. En çok da gel denenler gelmez zaten. Böyledir bu dünyanın kuralı. Bir yaktı mı insanı bir ateş, sesini çıkardıkça daha da yakası gelir. Sessizce bekliyorum. Bir cümlenin işi değil seni getirmek. Belki duaların işi, dua edip duruyorum. Okuyorum, yazıyorum…

Bilmiyorum bir gün gelecek misin ama, sanki gelecekmişsin gibi bekliyorum…

Sevgili

sevgili.jpg

Sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli,
Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı,
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı…
Sevgili dediğin fanatik olmalı,
Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli,
Güzel haberler aldığında seninle oynamalı,
Ve ağladığında seninle ağlamalı…
Ama hepsinden daha çok,
Sevgili matematiksel olmalı,
Sevgili çarpmalı,
Sevgili bölmeli,
Geçmişi çıkarmalı,
Yarınını toplamalı,
Kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı…
Ve her zaman,
Bütün parçalardan daha büyük olmalı…
İşi bitince seni bir tarafa atmamalı…

Nedensiz Sevmek

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve ‘biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini’ söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlanmış; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. “Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş. “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz” deyince. Yaşlı adam üzgün bir ifade ile “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş. Hemşireler hayretle “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?”diye sormuşlar. Adam buruk bir sesle “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum” demiş…